Bugün sizlerle Ağlayan Kayalar hikayesi anlatacağız? Kayalar neden ağlar? Ağlayan kayalar nerede? Ağlayan kayaların muhteşem hikayesi nedir? Çoban Mehmet ile Zengin Kız Eftelya kimdir? Ağlayan Kaya Plajına gittiniz mi? Nasıl gidilir. Hepsini paylaşacağız.
Kimileri için kısa molalar vermek, kimileri için de tüm yazı değerlendirmek için birebir Şile… Çünkü İstanbul’a yakın, hele aracınız varsa yola çıkınca biraz otoban biraz yeşil yol derken 1 – 1,5 saatte varıyorsunuz. Ve yakın olmasına rağmen İstanbul‘dan öyle kopuk yönleri var ki, sanki başka bir göğün altına girmiş gibi tazelenip yenileniyorsunuz.
Şehre Yakın Bir Keşif Rotası; Şile!
Şile; Cilalı Taş Devri, Antik Devir derken birçok perde kapatıp açmış çok eski bir yerleşim yeri. Yani o güzelim restoranlarında balık yemek, masmavi denizinde yüzüp gelmek, kıyılarında yürüyüp köylerinde nefeslenmek bir yana tarihi birikimiyle de keşfe değer! Şile’nin geleneksel ahşap evlerinin arasından görebileceğiniz Şile Feneri de dahil daha birçok nokta ekleyeceğiniz dopdolu bir gezi rotası oluşturabilirsiniz bu sevimli ilçede. Ağlayan Kaya da zaten fenerin 600 metre ilerisinde ve rotanıza mutlaka eklemeniz gereken yerlerden. Suların taşlar arasından tıpkı bir gözyaşı seyrinde yavaş yavaş akması burayı diğer kayalıklardan ayırıyor. Hikayesini duyduğunuzda ise sanki bir kaya değilmiş de hisli bir romantikmiş gibi üzülüyorsunuz haline! E ne diyelim, keşke bütün aşklar mutlu bitse, biz efsanesiz yaşamaya da razıyız.
Ağlayan Kaya Neden Ağlıyor?
Biz size kayaların ebadından ve denizdeki koordinatından bahsetmeyeceğiz elbette. Burası tamamen doğal oluşum ve yanından geçerken duraksatacak kadar dikkat çeken bir özelliği de yok. Ama nesilden nesile aktarılmış ve dinleyicisine derinden bir of çektirip uzun süre denize baktırmış öyle hüzünlü bir hikayesi var ki siz de bilin istedik. Hikayenin içinde biraz adaletsizlik, biraz çaresizlik, biraz talihsizlik ve bolca aşk var. Ama bu hikayede aşıklar kavuşamıyor ve ne acıdır ki kavuşulmayan aşklar da böyle efsanelere dönüşüyor.
“Davul bile dengi dengine” demişler ya hani, aşk efsanelerinin çoğu da işte bu denklik mevzusunu yasa gibi görenler yüzünden doğmuş. Fakir bir oğlanın zengin bir kızı sevme hakkı elinden alınmış, zengin kıza ise kendinden daha zengin olanlar layık görülmüş hep. Şile’deki Ağlayan Kaya’nın döktüğü gözyaşlarının sebebi de her şeyin olabileceği şu dünyada aşklara yapılan bu adaletsizlik olsa gerek!
Çoban Mehmet ile Zengin Kız Eftelya
Sene 1730, hikaye şimdilerde Şile’de bir sokak olan Elbiz’de geçiyor. O zamanlar yörenin en zengini tüccarlık yapan Dimitri ve Elbiz’de herkes ona ‘ağa’ diyor. Çünkü arpa buğdayla ekili bereketli yöre arazilerinin neredeyse hepsi onun, köyde yaşayanların çoğu da onun emrinde çalışıyor. Dimitri Ağa üzüm bağlarıyla çevrelenmiş malikanesinde eşi ve kızı Eftelya ile tatlı bir hayat sürmekte. Tek kızı yaşam kaynağı ve onu herkesten koruyup sakınıyor.
Mehmet ise aynı yörede fakir bir çoban. O da tıpkı diğer gençler gibi Dimitri’nin çitliğinde yaşıyor, ağanın 250 baş hayvanını da o otlatıyor. Annesinden başka kimi kimseciği olmayan bu güzel yüzlü genci herkes öksüz Mehmet olarak tanıyor. Bir gün hayvanlarını otlatırken kırlarda çiçek toplayan güzel Eftelya’yla karşılaşıyor ve imkansız aşkın tohumları da işte o anlarda atılıyor. Önce birbirlerine açılıyor, sonra da gizli gizli buluşmaya başlıyor bu iki genç. Baktılar böyle olmuyor, Mehmet annesine anlatıyor sevdasını. Ve diyor ki “git iste Eftelya’yı!” anne kalbi bu, sonunu kestirse de kalkıp gidiyor Dimitri’nin evine ve her defasında da kovuluyor. Hatta Dimitri öylesine bıkıyor ki bu isteme fasıllarından anneyle oğlunu çiftliğinden de gönderiyor.
Güzellikle aşk olmayacağını, bu dünyada kavuşamayacaklarını anlayan Eftelya ile Mehmet bir mayıs gecesinde buluşuyorlar son kez. Birbirlerine sarılıyor, ağlıyorlar. Ve aşksız bir dünyada var olmak yerine, dalgaların arasında birlikte kaybolmayı seçiyorlar.
İşte rivayet bu ya, dalgalar iki bedeni alıp götürse de son kez buluştukları kayalar o günden bu güne ağlamaya devam ediyor. Yeşilçam filmlerinin sevip de kavuşamama sahnelerinde bol bol akıttığımız nice gözyaşından sonra bu hikayenin sonu da parçalı bulutlu. Ama özelikle de yaz güneşinde Karadeniz masmavi, gökyüzü ışıl ışıl oluyor Şile’nin bu plajında.
Ağlayan Kaya Plajı (Ağlayan kaya beach)
Oldukça dar bir koydan oluşan Ağlayan Kaya Plajı, Mavi Bayrak ödüllü! Tertemiz suyun içi de sahil bandı da kumlu. İstanbulluların çok sevdiği bu plajın tedirgin eden tek yönü dalga boyunun bazen bir metreyi aşması. Karadeniz’e hırçın desek de burada yüzmenin daha çok tedbir gerektirdiğini ve yüzme bilmeyenler için çok uygun olmadığını da belirtmiş olalım. Plaj çevresinde konaklama alternatifi oldukça fazla. Ayrıca gelmişken Ağlayan kaya beach’da balıklı bir sofraya oturmadan da gidilmez, bizden söylemesi!
Adres: Balibey, Ağlayankaya Plajı, Ağlayan Kaya Cd no:17, 34980 Şile/İstanbul | Rez : 0536 783 96 89 ☎️
instagram adresi : https://www.instagram.com/aglayankayabeachsile/ > TIKLA GİR.